Hayvanlara yönelik şiddet nasıl değerlendiriliyor? Bilkent Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi yanıtladı!
Hayvanlara yönelik şiddet: Bilkent Üniversitesi Hayvan Dostları Kulübü
Hande Şiri: Türkiye’deki hayvana yönelik şiddetin hayvana verilen değerin azlığına bağlıyorum. Fakat bu durumun son yıllarda arttığına inanmıyorum, son yıllarda daha görünür hale gelen bir şey oldu sadece. Hem sosyal medya sayesinde hem de hayvan sever aktivist kesiminde artışıyla. Şiddet yönelimi insanda genelde, bir konuda açığa çıkan bir şey olmaktan öte, hayvan ile başlayıp insana şiddete de yolu olan bir konu olarak ele alınmalı. Ve hayvan diye cezasız kalmamalı. Tabi ki biz de her hayvansever insan gibi, yaşam haklarına saygı ve şiddeti önlemek adına hayvan hakları kanunlarının ciddileşmesini ve hayvansever bir algı üzerine Türkiye’nin her yerinde gerek eğitim gerek küçük yaştan oluşturulacak farkındalık üzerinde çalışılmasını ümit ediyoruz.
Hayvanlara yönelik şiddet: Kocaeli Üniversitesi Doğa ve Hayvan Dostları Kulübü
Yunus Kozan: Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddet, işkence, tecavüz olayları son zamanlarda artmamıştır. Sadece son zamanlarda medyada yer verilmeye başlanmıştır.
Sorunun temel nedeni 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununun yetersizliğidir. Öncelikle kanun “kabahat” kapsamından çıkmalıdır. Kanunda gerekli yaptırımların yetersiz olduğu ve bunun üstüne yetersiz olan kanunun bile uygulanamadığı bir Türkiye’miz var. Kanunu uygulasak bile kabahat kapsamında olduğu için parası olan herkes bu olayları gerçekleştirebilmektedir. Affınıza sığınarak söyleyeceğim; bu kanunun “genelev” uygulamalarından ne farkı olduğu tartışmaya açıktır.
5199 sayılı kanun, sivil toplum örgütleri, dernekler, kurumlar eşliğinde hazırlamak gerekir ve kabahat kapsamından çıkmalıdır. Yaptırımların uygulanabilmesi için Orman ve Su İşlerinin bilinçli bir personel ile çalışması gerekmektedir. Dili olmayan hayvanın gelip şikâyette bulunmasını beklememesi gerekmektedir.
Hayvanlara yönelik şiddet: Sakarya Üniversitesi Doğa ve Hayvan Hakları Topluluğu
Aslı Şefika Sümeyye Kapusuz: Az önce belirttiğim gibi korku ile düşmanlık/nefret arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Hayvanlara şiddet uygulayabilecek denli düşmanlık ve nefret sahibi kimselerin sağlıklı bireyler olduğunu düşünmüyorum. Bu kimseler insanlıklarını kaybetmiştir. Sadece hayvanlar için değil. İnsanlar için de tehlike arz etmektedirler. Cezalandırılmanın yanı sıra psikolojik tedaviye de ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Caydırıcı bir ceza olmadığı sürece bireysel olarak bu olayların tamamen önüne geçmemiz çok zordur. Bireysel olarak hayvana yönelik şiddet konusunda her zaman karşıt, uyanık ve aktivist bir tutum sergilemeliyiz. Resmi mercilere caydırıcı cezalar noktasında baskı uygulamamız da mecburi ve aktivist tavrımızın bir zorunluluğudur. Yani süreci bireysel ve devlet eli olmak üzere iki koldan yürütmeliyiz. Ve ilerleme kat edene kadar pes etmemeliyiz.
Instagram sayfamızı ziyaret edin