in ,

HARİKAHARİKA

Göbeklitepe: Tarihin sıfır noktası

Göbeklitepe’nin sırrı nedir? Göbeklitepe’nin hikayesi bilimsel araştırmalar eşliğinde hazırlanmıştır. Tarihin sıfır noktası: Göbeklitepe

göbeklitepe

Bir göbeğe benzemesi nedeniyle Göbeklitepe olarak isimlendirilen ve neolitik çağa ait olan Höyük, Şanlıurfa ilinin 15 km kuzeydoğusunda bulunan Örencik (Karaharabe) Köyü’nün 2,5 km kuzeydoğusunda, Germuş Sıradağları’nın en yüksek tepesinde ve deniz seviyesinden 800 m yüksekliktedir.

Son buzul çağın 13.000 ile 14.000 yıl önce son bulduğu göz önüne alınarak yaz dönemlerinde eriyen kar sularının yükselmesi nedeniyle yaban av hayvanlarının, yüksek olmasından dolayı Göbeklitepe’ye geldikleri düşünülmektedir. Göbeklitepe’nin dört yöne hâkim oluşu yaklaşan avın tespitinde önemli bir avantaj sağlamaktadır. (Kuzey ve doğuda Toros Dağları ile Karacadağ, güneyde Suriye’ye kadar uzanan Harran Ovası).

Göbeklitepe'nin keşfi

Göbeklitepe’nin keşfi kamuoyuna yansıdığı gibi arazi sahibi çiftçi Şavak Yıldız sayesinde olmamıştır

Göbeklitepe, İlk kez 1963 yılında İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halit Çambel ve Chicago Üniversitesi Doğu Bilimleri Enstitüsü‘nden Prof. Dr. Robert Braidwood’un birlikte başlattıkları Güneydoğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları Karma Projesi kapsamında gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucu bulunmuştur.

Göbeklitepe’nin ismi ilk kez 1980 yılında Peter Benedict’in makalesinde geçmiştir

1980 yılında Nevada Üniversitesi’nden Peter Benedict Şanlıurfa, Siirt ve Diyarbakır illeri çerçevesinde ziyaret ettikleri arkeolojik alanları harita üzerinde çizimlerle ve kısa açıklamalarla liste halinde tanımlamıştır. Dolayısıyla bu makale içerisinde Göbeklitepe ismi ilk defa bilimsel bir yayın vasıtasıyla anılmıştır.

Peter Benedict makalesinde Göbeklitepe’nin su kaynaklarından uzaklığını ve yamaçlarda bulunan çakmak taşı alet parçalarının yoğunluğunu doğru bir saptama ile belirtmiş. Ancak özellikle iki tepenin üstünün mezarlarla (yatır) kaplı olduğunu belirtirken bir yanılgıya düşmüştür.

Göbeklitepe

Göbeklitepe 1963 yılında bahsi geçen arkeologlar tarafından ziyaret edilmiştir. Ancak hak ettiği ilgiyi 1994 yılına kadar görememiştir

Bu zaman dilimi içerisinde Göbeklitepe topraklarını tarla olarak kullanmaya çalışan Yıldız Ailesi’nin fertleri tarla açmak için taşları toplayıp öbekler halinde kenarlara yığıyor. Ama umdukları taştan arınmış toprağı neolitik dönem mimarisi nedeniyle bir türlü elde edemiyorlardı. 1983 yılında Yıldız Ailesi yine tarlayı ekip biçerken kendilerine tuhaf gelen şekillerdeki taşlara rastlarlar.

Bunlardan iki tanesi özellikle dikkat çekicidir; bir erkek cinsel organı ve hayvan kabartması

Biri erkek cinsel organı vurgulanmış bir heykel, diğeri bir hayvan kabartmasıdır. Bu iki heykel çiftçiler tarafından 1984 yılında Şanlıurfa Müzesine getirilir. Ne müze uzmanları ne de başka arkeologların gözü bu tür eserlere alışık değil. Bilinen ve görünen hiçbir eserle bağlantı kuramazlar ve eserler sahte olarak değerlendirilir; ama yine de eserler müze deposuna alınır.

1984 yılında Şanlıurfa Müzesi ve Almanya Heidelberg Üniversitesi’nden Harald Hauptman tarafından kazıları yapılan ve 1994 yılında Atatürk Barajı suları altında kalan Nevali Çori’de arazi sorumlusu olarak çalışan Klaus Schmidt buranın bölgedeki tek neolitik dönem yerleşmesi olamayacağını ve bölgede Nevali Çori’ye benzer başka neolitik yerleşmeler olması gerektiğini düşünür.

Göbeklitepe

Klaus Schmidt, Nevali Çori gibi neolitik yerleşimlerin izini sürerken J. Brainwood ve Halet Çambel tarafından yapılan yayında ve Peter Benedict’ın makelesinde neolitik yerleşme olarak tanımlanan Göbeklitepe Ziyareti’ne Ekim 1994’te göz atmaya karar verir. Gözlemlerini şu şekilde aktarır:

Bu noktada bana tevazuyu terk etme şansını vermenizi diliyorum. Göbeklitepe’yi ilk ziyaretim sırasında benim tarafımdan keşfedildiğini ve arkeolojik açıdan gerçek öneminin fark edildiğini söylemek istiyorum. Burada geçirdiğim ilk dakikalardan itibaren olağanüstü bir buluntu yeri ile karşı karşıya olduğumun bilinci içindeydim. Ve mesleki geleceğimin bu buluntu yerinin şekillendireceğini ve dolduracağını biliyordum.

İlk kazılar, Şanlıurfa Müzesi Müdürü Adnan Mısır ile İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden (DAI) H. Hauptman’ın bilimsel danışmalığında; Almanya Heidelberg Üniversitesi Tarih Öncesi Enstitüsü’nün ortak projesi olarak Klaus Schmidt’in kazı başkanlığında başlamıştır. 1995- 2014 yılları arasında kazılar ilkbaharda iki ay ve sonbaharda iki ay gerçekleştirilmiştir. 20 Temmuz 2014’te kazı başkanı Klaus Schmidt’in geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla kazılar durmuştur.

Göbeklitepe

Göbeklitepe: Dünyanın bilinen ilk tapınağı

Göbeklitepe keşfedilmeden önce bilinen en eski kült yapı (tapınak) Malta’da bulunmakta ve M.Ö 3000’e tarihlenmekteydi. Ancak Göbeklitepe’de yapılan arkeolojik kazılar, buranın olağan dışı buluntuları ile Neolitik dönem insanlarının belirli dönemlerde bir araya gelerek kült törenleri düzenlediği dinsel/kutsal bir buluşma merkezi olduğu izlenimini yaratmakta ve Göbeklitepe’ye “Dünyanın Bilinen İlk Kült Merkezi” unvanını kazandırmaktadır.

Göbeklitepe;

  • Mezopotamya’da bulunan dünyanın ilk şehirlerinden 5.000 yıl,
  • Malta Adası’ndaki monolitiklerden 6.500 yıl,
  • İngiltere’de bulunan Stonehenge’den 7.000 yıl,
  • Mısır piramitlerinden ise 7.500 yıl daha yaşlıdır.

Göbeklitepe ile ilgili bu tespiti Klaus Schmidt şöyle ifade etmiştir:

Bölgede yaşayan insanların uzun bir zaman diliminde çalıştıkları ve çok daha uzun bir zaman diliminde buradaki kült törenlerini ziyaret ettikleri, bir kült merkezi ile karşı karşıya olduğumuz kesindir.

15.04.2011 tarihinde UNESCO geçici dünya miras listesine alınan Göbeklitepe, 2018 yılında Bahreyn’de düzenlenen 42. Dünya Mirası Komite Toplantısı’nda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yerini almıştır. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Turizmde 2019 yılı ‘Göbeklitepe Yılı’ olarak ilan edilmiştir.

Göbeklitepe’nin Dünya Kültürel Mirası seçilme nedenleri

  • Kutsal alan yapısı ve bir hikâye, anlam, mesaj taşıyan sembolik motifler ile anlaşılan Göbeklitepe buluntularının kültürel tarihte çok önemli adımlar olarak değerlendirilmesi.
  • Göbeklitepe halkının avcı-toplayıcı yaşam tarzından ilk tarımsal sisteme geçişte ve mağara dışında insan eliyle yapılan dünya tarihindeki ilk tapınak olması.
  • Anıtsal boyutlarda tasviri yapılan ilk tanrı heykelleri ile rölyef sanatının gelişmiş ve bulunduğu tarihe göre benzersiz örneklerini taşıyor olması.

Göbeklitepe arkeolojik alanı içerisinde, çapları 10 ile 30 metre arasında değişkenlik gösteren etrafı duvarla çevrili dört adet dairesel (kromlek) yapı kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Keşif sırasına göre A, B, C ve D harfleri verilmiştir.

Göbeklitepe planı

Kazılarla ortaya çıkarılan dairesel yapılardan en büyüğü D harfi ile isimlendirilmiştir. Yüzey testleri sonuçlarına göre her bir yapının farklı zaman dilimlerine ait olduğu, bilinçli olarak üzerileri toprakla örtülerek gömülmüştür. Bu nedenle de bozulmadan günümüze kadar geldiği ifade edilmektedir.

Benzer yapıların da yeraltında olduğu bir dizi halka veya mahfazadan oluşan Göbeklitepe kalıntılarının ortak özelliği, 3 ila 6 metre yüksekliğinde, insanların temsili olarak yorumlanabilen T şeklindeki sütunlarının merkezde bulunmasıdır. Bu bağlamda Göbeklitepe’ye en çok benzetilen tarihi yapılardan biri de İngiltere’deki Stonehenge’dir.

Göbeklitepe

Göbeklitepe: “T” biçimli taşlar

Göbeklitepe kazılardan sonra ortaya çıkan yapılar arasından en erken tarihli ve en etkili olanlar, Çanak Çömleksiz Neolitik A yani M.Ö 10.000 yıla tarihlenen T biçimli dikili taşlardan oluşan dairesel planlı yapılardır. Tek parça olarak şekillendirilmiş olan bu devasa dikilitaşların yüksekliği 4 ile 5,5 metre arasındadır. Ağırlıkları ise 40 ile 60 ton arasında değişim göstermektedir. Genişlikleri 10 ile 30 metre arasında değişen dikilitaşlar birbirlerine duvar ile bağlıdır. Merkezde iki büyük T-biçimli dikilitaşa bakacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Merkezde bulunan bu T-biçimli dikilitaşlar antropomorfik (insan biçimli) özellikler gösterir. Dikilitaşların insan kafasını temsil eden soyut bir tasvir olduğu ve insan yüzünü temsil ettiği düşünülmektedir. Dikilitaşların gövde kısmında ise kollar ve eller açıkça belirgindir. Taşlar üzerinde yer alan gerdanlık, kemer, peştamal gibi motifler de yine insansı özelliklere vurgu yapmaktadır.

t taşlar

Kazılarda ortaya çıkarılan kabartmaların, heykel ve plastik sanatlar alanında dünyanın ilk örnekleri olarak kabul görmektedir. Bu noktada Göbeklitepe’de bulunan bu kalıntılar tarihin ilk mimari örnekleri olarak kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra Malta Adası’ndaki monolitiklerden de eski olması sebebi ile bu bilgiler gerçekliğini yitirmiştir. Göbeklitepe’nin ortaya çıkarılan ilk tapınak olduğu bilimsel verilerle ispat edilmiştir. Bulgular ışığında uygarlığın bu topraklarda doğduğu ve buradan tüm dünyaya yayıldığı ortaya konmuştur.

tarihin sıfır noktası
Göbeklitepe’de kazı çalışmaları yapılmadan önce.

Göbeklitepe’nin gömülmesi

Göbeklitepe’nin günümüze bu denli mükemmel bir şekilde korunmasının sebebi vardır. Yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra taşıma toprak ile gömülmesidir. Yapım aşamasında inanılmaz bir çaba harcanarak yapılan bu yapılar. Yine muazzam bir çaba harcanarak onlarca ton taşıma toprak ve çakmaktaşları ile tamamen gömülmüştür.

Göbeklitepe’nin niçin gömüldüğü hiçbir zaman tam olarak bilinmese de bununla ilgili bazı teoriler mevcuttur. Bu bağlamda gelecek kuşaklar için koruma amaçlı gömülmüş olabileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda yeni bir dinin ortaya çıkmasıyla eski dine ait alanın yıkılması düşüncesi de hakimdir.


İlginizi Çekebilir: Gezi Rehberleri

Instagram sayfamızı ziyaret edin

Gezi Komisyonu tarafından oluşturuldu

Gezi ve seyahata yönelik rehber niteliğinde olan tüm içerikler Gezi Komisyonu tarafından özenle hazırlanarak, 'Gezi' kategorisi adı altında arşivlenmektedir.

One Comment

Bir yorum yapın

Geri Bildirimler

  1. İlgili İçerik:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ombudsmanlık (Okur temsilciliği) ne demek?

2019 Aralık ayı kadın raporu