Filiz Kutlar eve girdiğinde telesekretere bırakılan mesajlardan eşinin hastanede olduğunu öğrendi. Bırakılan kayıtlar ‘hafif bir kaza olduğunu’ söylese de bu kayıtlar Onat Kutlar olmadan sürecek yaşamının ilk haberiydi…
30 Aralık 1994 günü Marmara kafeye bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralanan Onat Kutlar 11 Ocak 1995 günü 59 yaşında hayatını kaybetti. Aynı patlamada Arkeolog Yasemin Cebenoyan da yaşamını yitirdi.
Onat Kutlar (1936 – 1995)
25 Ocak 1936’da Alanya’da doğdu. İlk ve ortaöğretimini Gaziantep’te tamamladı. Gaziantep Lisesi’nin çıkarmış olduğu İlke adlı dergide öyküleri yayınlandı.
Felsefe okumak için gittiği İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümüne girdi. Bir yıl okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı fakat son dersinin sınavına girmeyerek okuldan ayrıldı ve felsefe okumak adına Paris’e gitti.
1959 yılında yayınlanan İshak ile 1960 yılında Türk Dil Kurumu ödülünü kazandı. 1963’de Doğan Kardeş dergisinde çalıştı. 1965’te Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurdu. Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkâri’de Bir Mevsim adlı yurtdışı ve yurtiçi festivallerde çok ödüllü filmlerin senaryolarına imzasını attı. 1975’te Polonya tarafından Kültür Madalyası ile ödüllendirildi. 1985’te Berlin Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı. İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu’nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda görev yaptı. 1994 yılında Fransız hükümetince verilen L’Ordre des Arts et des Lettres (Sanat ve Edebiyat Nişanı) ödülüyle onurlandırıldı.
Filiz Kutlar olay gününü anlatıyor:
Onat aslında iş çıkışı, Çiçek Bar’a uğramayı severdi. Sigarayı bırakınca havalandırması çok iyi diyerek The Marmara’ya gitmeye başladı. Dostlarıyla her akşam altı buçuk yedi gibi orada buluşuyordu. O gün evden çıkarken, akşam Cumhuriyet’teki yılbaşı kokteyline gideceğini söyledi. Sonra da Etiler’deki bir restoranda baş başa yemek yiyecektik. Öğleden sonra, birden Onat’ı öyle özledim ki, gidip görmek istedim. Bürosuna uğradım. ‘Kokteyle gitmeyeceğim, canım istemiyor. Belki The Marmara’ya giderim, sen de oraya uğra’ dedi.
Onat’a birkaç gün önce, bombalanacağından korktuğumdan yılbaşı bitene kadar oraya gitmeyelim demiştim. Dilimin ucuna geldi, ‘Onat hani oraya gitmeyecektik’ demek istedim. Söylemedim. Kuaföre gitmek için bürodan çıktım, ama vedalaşırken çok zorlandık. Hiç ayrılmak istemedim. Uzun uzun sarıldık. Sanki yeni flört eden çiftler gibiydik. Gitmesem mi diye düşündüm… Akşam restorana gittiğimde hiç kimse yoktu. Işıklar söndürülmüş gibiydi. Pastanenin kapalı olduğunu düşündüm. Eşimin eve gitmiş olabileceğini düşünüp eve döndüm. Baktım evin ışığı sönük. Birden bir tuhaflık hissettim.
Onat’ın yardımcısı telesekretere not bırakmıştı. Hafif bir kaza olduğu söyleniyordu, ama ciddi bir şey olduğunu hissettim. Hastaneye gittiğimde Onat’ın bilinci yerine geldiğinde bana ‘seni çok seviyorum’ dedi. Galiba yaşamını yitireceğini hissetmişti. Bence ayaklarının tutmadığını öğrendiğinde, yaşama isteğini de kaybetti. Onu kaybettiğim hafta, yaşamın benim için anlamı kalmadı, intiharı düşündüm.
Şu günlerde ona hediye almak için dolaşıyor olabilirdim. Onat bir ceket beğenmişti. Sonra alırız diye düşünmüştüm. O gün ona başka bir hediye aldım, elimde hediyeyle otelin önüne geldim. Doğum günü 25 Ocak’ta da o ceketi alacaktım. Birbirimizi çok seviyorduk. Güzel günleri düşünüp güçlü olmaya çalışıyorum. Bu acıyı ömür boyu taşıyacağımı biliyorum, çünkü o acı da benim bir parçam artık.
Bombalı saldırıyı, ‘yılbaşını kana boyayacağını’ açıklayan İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA-C) üstlendi. Örgütün yayın organı Taraf Dergisi, patlamanın ertesi günü şöyle yazdı:
‘Marmara Oteli’ isimli pislik yuvası vuruldu. Kökten batıcı işgalci laik azınlığın ‘Noel’i zehir oldu. Müslümanların gözlerinin içine bakarak laik (dinsiz) işgalciler, bir Noellerini daha kutladılar. Ama bu seferki Noelleri öyle pek ahım şahım olmadı. İBDA Cephelilerin yurdun çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdikleri eylemlerle bu hak ve halk düşmanı azgın güruhun Noelleri burunlarından geldi.
Kamuoyunda büyük üzüntü yaratan saldırıyı İBDA-C üstlendi. Örgütün yayın organlarında bombalama eylemi bir başarı olarak duyurulurken İstanbul Emniyeti ise eylemin PKK tarafından yapıldığını, sorumluların yakalandığını ve suçlarını itiraf ettiğini açıkladı.
Filiz Kutlar: Onat Kutlar’ın katilleri hiç aranmadı
Devlet, Onat Kutlar’ın katilini buldum diyerek, halkına yalan söyledi. Savcılık, bangır bangır ‘Eylemi ben yaptım, Allahsız Onat’la Yahudi kızı Cebenoyan’ı öldürdüm’ demesine karşın İBDA-C’ye ilişkin hiçbir araştırma yapmadı. The Marmara’da patlayan bomba, İBDA-C’nin daha önceki eylemlerinde kullandığı bombalarla aynı tipte, ama savcılığın hazırladığı dosyada söz konusu eylemlere ilişkin bomba uzman incelemesi raporu dahi bulunmuyor. Savcılık olayda mağdur olan tanıkları dinlemiyor, itirafçılarla yüzleştirmiyor. Dava bir komedi mahkemesine döndü. Şimdi elim kolum bağlı oturuyorum, ama dava bittikten sonra devleti ben mahkemeye vereceğim. Onat geri gelmeyecek, ama devletin yalan söylediğini, İBDA-C’den korktuğunu herkes anlayacak. Onat’ın ölümü bir tesadüf değildir. The Marmara’ya giden insanlar bellidir. Yazarlar, gazeteciler, sanatçılar… Aşırı İslamcıların düşman gördükleri insanlar.
Filiz Kutlar: İtirafçıların gerçek katiller olduğuna inanmıyorum
İtirafçıların gerçek katiller olduğuna inanmıyorum. Önce itiraf edip ardından İtirafçı Yasası’ndan yararlanmak isteyen bir kişinin eylemi gerçekleştirdiğinden şüpheliyim. Polis o günlerde iyi bir araştırma yapmış olsaydı deliller ele geçirilirdi.
Filiz Kutlar, saldırıdan iki dakika önce bir televizyon kanalının pastanede yılbaşı çekimi yaptığını, ancak emniyetin o kaseti incelemediğini savundu ve şunları söyledi:
30 davanın bir arada görüldüğü mahkeme bana inandırıcı gelmiyor. Dava kapatılmak isteniyor. Bu kadar dosyanın içinde bu olay küçücük bir nokta kalıyor. Nasıl sağlıklı bir şekilde yürütülebilir ki? Terör örgütlerini savunmam mümkün değil. Eşimle Yasemin’i kimin öldürdüğü şüphesi içimde hep kalacak. Her şeyin üstü kapatılıyor. İpekçi ve Mumcu olayı da öyle. Bir daha böyle cinayetler olmasın, bir hukuk devletinde yaşayalım istiyorum.
‘Onat Kutlar’ın failleri yakalandı’ açıklaması ile beraber polise teşekkür eden dönemin başbakanı Tansu Çiller’in sözlerini de samimi bulmayan Filiz Kutlar şunları söyledi:
Böylelikle olay faili meçhul olmaktan kurtarıldı, ama benim için hala faili meçhul. Geriye bakıldığında, bu açıklama çok anlam kazanıyor. Çeşitli hesaplar var işin içinde. Türkiye’de insanlar çok kolay yok ediliyor. Binlerce kez rüyamda o gün oraya değil de, başka bir yere gittiğimizi gördüm. Sanki o günü değiştirebilirmişim gibi geliyor. Müthiş bir vicdan azabı duyuyorum. Olaydan iki gün önce gazetelerde bazı haber çıkınca, ‘Onat, sakın oraya gitme’ dedim. ‘Haklısın’ dedi bana. Ama o gün dilim tutuldu. Bana ‘Akşamüstü The Marmara’da görüşürüz’ dedi. Daha önce onu uyardığımı söylesem mi diye aklımdan geçirdim, ama bir şey söylemedim. Korkunç bir şey bu.”
Avukat Akın Atalay: İstense delil bulunurdu”
Sadece sanıklardan birinin itirafı var. Ama olayı onların yaptığına dair delil yok. Bunun için de aile müdahil olarak katılmıyor. Davaya katılırsanız ne yüzde yüz emin olarak onlar yapmıştır diyebilirsiniz ne de aksini söyleyebilirsiniz. Hiçbir şey söyleyemediğiniz zaman davaya katılmanın bir anlamı kalmıyor” dedi. Atalay, “Bu işi koğuşturmakla görevli kişiler, görevlerini savsakladı. Birçok delil bulunabilirdi. Davayı, dışarıdan dosya bazında takip ediyoruz. Aynı dosyada birçok bombalama olayı ve bu olayla ilgisi olmayan sanıklar var. Soruşturmadaki ciddiyetsizlik nedeniyle bu davadan sonuç alınabileceğini sanmıyorum.
Yapılan yargılamalar sonucunda Deniz Demir isimli terörist 11,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı; etkin pişmanlık yasası kapsamında 9,5 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı.
Yapılan araştırmalar sonucunda bombanın PKK tarafından kafeteryaya yerleştirildiği belirlenerek gözaltına alınan Hicran Kaymaz ve Deniz Demir isimli kişilerin İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü’nden gerekli yenileme işlemlerini yapmadıkları için kayıtlarının silindiği anlaşılmıştı.
Onat Kutlar’ın , doğum gününde eşine yazdığı şiir
Niçin şiir yazmıyorsun bana? Sevgilim soruyor
(Onat Kutlar/ 11 Mart 1994.)
Oysa bilir ustalar, yaşarken şiir içinde, yazmak zor
“Hüzne benzer mutluluk” diyordu bir güz günü Chaplin
Oysa bugün cemreler düştü ve mutluluk bize benziyor